AHLÂK-I HASENE erleri, hayat-ı tayyibe üzere yaşayanlar arasından çıkarlar. Onların en
büyük gayesi tayyip yani iyi, güzel ve hoş bir hayat yaşamaktır. Zira onlar biliyorlar ki, yüce
yaratıcımız bizi yaşadıklarımız üzerinden ödüllendirmektedir.
AHLÂK-I HASENE erleri, kıvamında bir hayat sürmeyi esas alanlar arasından çıkarlar. Bu, denge demektir. Olgunluk yani kemâlat üzerinden teraziyi tutmak anlamına gelir.
Aklın ve kalbin ortak süzgecini kullanırlar. İltimas geçmezler. Bu kurala uymadıklarında analiz yapamayacaklarını bildiklerinden görevden kaçmazlar. Ama obsesyona da dönüştürmezler.
AHLÂK-I HASENE erleri, daima hamd edilecek eylemlerin faili olanların arasından çıkarlar. Kendilerine
verilmiş olan ömür sermayesini nasıl harcayacakları hususunda yüksek bir şuura ulaşan bu kişiler bu
titizliklerini hiç elden bırakmazlar.
AHLÂK-I HASENE erleri, hakimiyet ahlakını kavrayan kişiler arasından çıkarlar. Hakîm ve hikmetli olmayı, bilgiye dayalı hareket etmeyi, yerli yerindelik duygusunu geliştirip pekiştirerek başkalarının efendiliğini reddedip ilahi emirlerin hükmü altına tam bir teslimiyetle girerek kendisinin efendisi olmayı başarmak temel hedefleridir.
Ey hakikat yolunun mihrabın harp kökünden geldiğini bilen kalbi uyanık yolcusu!
Mihrabını bil. Tanı. Hakikatini idrak et.
Ey hakikat yolunun kendisini teolojik polemiklerden asude tutan kalbi hüşyar yolcusu!
Sen de eğer güzel ahlak yolcuları gibi menzile selamet ile yürümek istiyorsan hasımlık duygularını terk
etmelisin.
Bu şuur hâli tekrarların çarkına sürüklemez onları. Eğer bu vartaya düşerlerse ibadetleri rutin eylemler olarak kabul etmek mecburiyetinde kalırlar ki, bu ibadetin âdete dönüşmesi demektir.
Ölçüler yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’den öğrenilerek Fahr-i Kâinat Efendimizin mübarek uygulamaları ile pekiştirilmediğinde gönül trafiği karışır. Ruhun hava durumu bulutlanır. Sis çöker. Peşi sıra her şey birbirine girerek kaosa dönüşür.
Siyer-i Nebi ve yüce kitabımızda yer bulan diğer Resullerin hayat hikayelerinin psikolojik dinamiklerini çözmek onlar için olumlu düşünmenin ana dinamosudur.
AHLÂK-I HASENE erleri iffet elbisesi içinde yaşarlar.
Onlar hayatın içinde asla mahcubiyet şalını üzerlerinden atmazlar.
AHLÂK-I HASENE erleri için kendi okuma en büyük ve vazgeçilmez görevlerden birisidir.
Bu olmadığı takdirde hayatın anlamının keşfedilip anlaşılamayacağına inandıkları gibi hayata anlam katma eyleminin de asla gerçekleşmeyeceğine müdriktirler.
AHLÂK-I HASENE erleri, elde ettiği bilgileri kendisine saklamayan ve bunları paylaşanlar arasından çıkarlar. İlim cimrisi değildirler. Bundan özellikle imtina ederler. Yüce Rabbimizin kendilerine lütfettiği ilmi kendi özel mülkü sanıp inhisarına alanlardan olmazlar.
AHLÂK-I HASENE erleri minnet ve nimet ayrımını doğru yapanlar arasından çıkarlar. Bu ayrıştırma onlar için çok belirleyicidir zira sonucu etkilemektedir. Güzel ahlak yolunda yürüyenler kendilerini salah ehli olmak için planlamışlardır.
AHLÂK-I HASENE erleri, şahit olma meselesini önemseyen insanların arasından çıkarlar. Onlar müşahede etmeyi, şahit olmayı önemserler. Bu konu sadece belirli bir olayla münhasır değildir. Sınırlanması doğru değildir. Hayatın tüm alanlarını kapsar ve tüm hadiseleri içerir.
AHLÂK-I HASENE erleri, “Ben yenildim” diyebilen gerçekçiliğe sahip kişiler arasından çıkarlar. Onların işi hayal değil hakikattir. Canlarını ne kadar acıtırsa acıtsın, yüreklerini ne seviyede yakarsa yaksın gerçeği itiraf etmekten asla geri durmazlar. Durumu tüm çıplaklığı ile görüp teşhis eder ve bunu yüksek sesle kendilerine ifade ederler.