Her insan düşebilir. Bazen yorgun hisseder. Hepimizin zayıf anları olur. Korkabiliriz. Elimizin kolumuzun bağlı olduğunu hissedebiliriz. Bu hayatın doğasında var. Eksik ve noksan yaratılmış varlıklarız neticede bununla yüzleşemesek de.
Merkezlenmek, içsel huzurla karıştırılan o sahte sükûnet değildir. Dağılmamış bir benliğin kendi ağırlığını taşıyabilmesidir. Rüzgâr nereden eserse essin, senin yönünü dışarısı değil, içeride kurulmuş bir hakikat terazisi belirler.
Dürüst olalım. Bugün hem toplumsal hem bireysel olarak yaşadığımız tüm sorunların sebebi çoğu zaman sadece ekonomik değil, sadece siyasi değil, sadece teknolojik de değil. Bugünün en büyük meselesi köklü ahlaki çürüme. Bu çürümenin iki ana taşıyıcısı var bana göre: fitne ve fücur.
Çünkü her sınav, sabırla yoğrulmuş bir teslimiyetle, bizi hakikate ve O'na daha da yaklaştıran bir çağrıdır.
Çünkü her sınav, bizi olgunlaştıran, sabırla ve imanla yoğrulduğumuz bir dönüşüm vesilesidir.
İlk gece olgunlaşma sürecidir. Güneş ışığının yokluğudur. Hakkın ve hakikatin var olduğu ama görülemediği zamandır. Pusulasız, yönsüz hissederiz. Aklımızı kullanamayız bazen. Doğru ve yanlışı
ayırt edebilme kabiliyetimizin sınandığı bu yerde gece, hakikate hamiledir.
Kendilik bilincine göre “Merkezlenmek”, bireyin kendi iç dünyasına, düşüncelerine, duygularına ve deneyimlerine odaklanarak, kendini anlama ve eylemlerini doğruya sevk etme sürecidir.
Kendi ayaklarımıza vurduğumuz prangalardır bahanelerimiz.
Kabulün aklî zorluğu, nefsin inatçılığı, bilincin örtüsü, aklın ise savunma kalkanıdır.
Algıların kilidi, hakikate karşılık kalbin delâletidir.
Bir ilişkiyi ayakta tutan şey, ortak hikâyeler değil, bu hikâyelerin içinde saklanan duygulardır.
Alışkanlıklar hayatımız boyunca var olacak, düzenli ve sürekli bir biçimde kendini gösterecek. Asıl mesele düşünce ve niyetlerimizin saflığını ölçebilecek gücü kendimizde bulabilmektir.
Elbette tamamını değil lakin kopyalamış bir hayatı yaşıyoruz sanki. Basitlikle sadeliğin ayrımını yapmadan, akıl yürüttüğümüz konularda verdiğimiz hükümler gerçek olmadığı halde gerçekliğimizi oluşturuyor bir süre sonra.
Bilinçli zihnimiz, günlük hayatımızda farkında olduğumuz düşüncelerimiz, duygularımız ve algılarımızdan oluşur.
Düşünce, zihin, ruh... Kimileri için evrenin derinliklerine uzanan mistik kavramlar bunlar, kimileri içinse sadece beyindeki sinir hücrelerinin kimyasal oyuncağı.
Önce insan aldandı. Öyle ki aldananlar çoğunlukla aldandığının farkına bile varamadı
Bugün 8 Mart 2024. Dünya Kadınlar Günü.
Hayatımız boyunca her bilinçli anımızda duygularımızla hemdemiz.
Hepimizin gardırobunda elbiselerimizin yanında duran çeşit çeşit maskelerimiz vardır.