GİRİŞ

Kendilik Bilinci

Gözlem / İlim / Şahitlik

Serkant Dervişoğlu Yazıları

UÇAN BİR FİL GÖRDÜM SANKİ

Kendinle alakalı çıktığın yolda vereceğin tepkilerle ilgili dengeyi bulmaya çalıştığında, hakikat neyse gereğini yapmaya kalktığında; ilk defa bu konulara eğildiğinde, denize atılmış gibi hissedebilirsin. Çünkü bilerek veya bilmeyerek yaptığın dürtüsel eylemler ve tanımlamadığın duygular, aynı ekstrem spor gibi seni çok yoracak.

İNANCIN BEDELİ

Belki ömründe Simurg’a varamayacak ama Ağrı Dağı’na çıkacak, tufanda kalanlarla mangal keyfi yapacak; kim bilir. Allah bilir doğrusunu, küçük Prens

BANKAMATİK MEMURUNDAN RABBİNE YOLCULUK

Tevekkül, teslimiyet… Türlü kavramlar içerisinde anlayışını geliştirmek gibi sende ki yansımalarını iyi sezebilmek, bu işin kaymağını yemek olsa gerek. Tabii doğrudan kaymağa geçmeden önce, bunu hazmetmenin sınavını verelim değil mi?

İLK CÜMLELERİN ZORLUĞU

Herkes yaşamıştır bu süreci. Yaşamayanların vay haline… Sonuçları istediğin gibi veya değil; bana kalırsa onu yaşamak bile harikadır, sonuçları ne olursa olsun. Hayal kırıklıkları veya gönlünün gül bahçesine dönmüş olması benim için aynı mesafe.

HİÇ AYAKTA DURDUN MU, KÜÇÜK PRENS?

Sanırım ve eminim ki, gerçek tevazu ve vakarla yaşayan insanlar, karşılarında sadece insan gören kişiler değiller. Onlar kıyamdayken, muhabbet içinde oldukları şeyin derin farkındalığında olan ulu kişiler. O yüzden bu insanlar ne kadar tevazu ve vakar halindeyse, bütün mevcudat da onlar karşısında aynı muhabbet içerisinde tevazu ve vakar içinde oluyor.

SEN DEĞİŞMEDEN HİÇBİR ŞEY DEĞİŞMEYECEK

"Huy çıkmazmış." Öyle bir çıkar ki, bir biyopsiye bakar — olursun melaike. Din, değişmemiz için geldi. Kendi içsel devrimimizi yapmanın zamanı gelmedi mi? Böyle sefil yaşanır mı? Bak aynaya artık. Popüler bir söz oldu: "Sevgi içimizde." Hakikaten orada. Ama onun için adım atman lazım. Orası mert, cesur insanların diyarı, er meydanı.

POPÜLERLİK KERVANINDA KENDİNİ YİTİRENLER

Ah dünya, bitmeyen istekler çeşmesinde boğulmak için yaratıldık sanki. Gittikçe maddi dünyanın sahte yalnızlığında kayboluyoruz. Her an değersizlik ve yetersizlik içerisinde boğulmayı bekleyen mahkûmlar gibi yargılanıyoruz sosyal çevremizin hâkimleri karşısında.

DÜDÜKLÜ TENCERE

Ya ben de yürüdüğüm bu yolda iddia ettiğim gibi dosdoğru mu gidiyorum yoksa bu saydığım rahatsızlıklar içinde olan insanlar gibi mi gözüküyorum? Çünkü bunlar bir yere gitmiyorlar, gidiyormuş gibi yapıp türlü sebeplerden sanki yürüyen merdiven tersine giden ama sürekli aynı yerde kalan varlıklar mıyız?

AH SAMİRİ YAKTIN BİZİ

İnançlı olmak gerçekten zordur. Eğer üzerine tefekkür etmeye ve samimi olmaya kalkarsan, lafla değil, hayatında yaşaman gereken bir gerçekliğe dönüşür. Bunu kabul etmek gerekir küçük prenses.

BEN GİDİYORUM DAĞLARA

Geldim, bozkır kokan eteğine… Önce dökülen yemişlerden verdin bana. Baktım şöyle… Titrek ve ölçmeye kudretimin yetmediği yüceliğine… Biliyordum, yükseklerde hiçbir şey yetişmez. Neyle doyuracaktın beni?

TEVEKKÜL YOLUNDA

Bazen anlamsızca hassaslaşırız; sebebi nedendir, bilemeyiz çoğu zaman. Aslına bakarsak bunu pek düşünemeyiz de. Marifetten saydığımız da çok olmuştur malum; hassaslık, şu zamanda çok kıymetli bir hal göstergesi değil mi, küçük prenses?

ALINDIN MI CİCİM BANA

Prens ve prenseslerin işi de zor hakikaten. Sana kral ve kraliçe dışında pek kimse bir şey diyemez, dominant bir eşe denk gelmediğin sürece. Bunlardaki problem, her istediklerinin genelde olması.