MERTEBELER VE ALGIMIZIN MERTEBELERİ
Yüce Allah alemi bir mertebeler silsilesi içerisinde yaratmış.
Gözlem / İlim / Şahitlik
Yüce Allah alemi bir mertebeler silsilesi içerisinde yaratmış.
Kim bilir kaç yıl daha böyle geçecek, seninle olmak var ya
İki metruk bina.
İkisinin de kalbi kırık, duvarları hüznü resmediyor.
İçinde kimse yaşamıyor bu yapıların, biz öyle görüyoruz ya da.
Müfredatta “cesaret, yiğitlik, kahramanlık” gibi anlamlara gelen cesaret, ahlâk literatüründe öfke (gazap) duygusunun kâmil akla itaat etmek suretiyle kazandığı itidalli hali için kullanılır.
Beklemek mi?
Kendini engellerken, engel olduğun şeyin aslında seni ve hakikatini engellediğini fark etmek mi?
Alışkanlıkların meşhur oluşturucularıyız.
Anlatacaklarım biraz nostalji veya ütopik bile gelebilir.
Pek çok şeye göz yumulabilir bu hayatta.
İnsan hayatı, belirsizliklerle dolu bir yolculuktur.
Hassasiyet, bizlerin en derin ve en güçlü duygusal ifadelerinden biridir.
Ne zaman söylenmiş yahut söylenmemiş bir söz ile diriliğimi yitirsem şu âyeti düşünmeden edemiyorum.
Gönlümüzün derinliklerinde saklı olan, zamanın cilvesine karşı direnen en güçlü kalkanlardan biri şüphesiz ki ferasettir.
Ezberci zihin, bilgileri sadece yüzeysel bir şekilde öğrenme ve tekrar etme eğiliminde olan bir anlayışı temsil eder.
Düşünce, zihin, ruh... Kimileri için evrenin derinliklerine uzanan mistik kavramlar bunlar, kimileri içinse sadece beyindeki sinir hücrelerinin kimyasal oyuncağı.
Dürüst olalım. Bugün hem toplumsal hem bireysel olarak yaşadığımız tüm sorunların sebebi çoğu zaman sadece ekonomik değil, sadece siyasi değil, sadece teknolojik de değil. Bugünün en büyük meselesi köklü ahlaki çürüme. Bu çürümenin iki ana taşıyıcısı var bana göre: fitne ve fücur.
Merkezlenmek, içsel huzurla karıştırılan o sahte sükûnet değildir. Dağılmamış bir benliğin kendi ağırlığını taşıyabilmesidir. Rüzgâr nereden eserse essin, senin yönünü dışarısı değil, içeride kurulmuş bir hakikat terazisi belirler.