EDEBİN YOKSA HÜNERİN ZİYANDIR

EDEBİN YOKSA HÜNERİN ZİYANDIR
HATİCE FAHRUNNİSA 

Bugün birine “Sen kimsin?” diye sorsam muhtemelen mesleğini, başarılarını, kimlik kartındaki unvanlarını sayabilir. Bazıları daha iddialı bir şekilde "Ben kendini bilen biriyim" diyebilir. İlginç olan ise şudur: Herkesin kendini bildiği bir dünyada bu kadar yarım kalmışlık, yükselen bu kadar kibir, çoğalan bu kadar özensizlik ve hiç bitmeyen vurdumduymazlık niye?
İçimizde koskoca bir âlemin gizli olduğunu biliriz. Ne var ki o âlemi görebilmek için aynalarımıza bakmak kadar içimize de bakmak gerekir. Keşke demeyi sevmem lakin aynalara bakıyoruz da onlarda da sadece eksik buluyoruz. “Bende bu huy var mı yok mu” diye düşünenimiz çok az. Ve bu çağda içe bakan göz ne yazık ki ya utangaç sanılıyor ya da eksik görülüyor. Hüner, etkileyici gösterilerde arandığından beri marifet, hikmetten boşandı. Herkesin yükselen sesi var, ama gönle şifa sözü yok.
Kendilik bilinci yolculuğu göz boyayan bir gösteri değil gerçeklere dayalı hakikatli bir seferdir. Yalnız yani ferdi ve sessiz yani gürültüsüz bir yolculuktur. Gören göz ister, duyan gönül ister. Oysa biz ne yapıyoruz? Kendini bilmek yerine, kendini bilmiş olma algısını satıyoruz. Beğenileri, takdirleri, kalabalıkları kovalıyoruz. Bir istiridyenin içinde inci olmak varken, pazarda cevher yalanıyla ağzılarımızı kanatan cam kırıkları sunuyoruz.
Hepimizin ağzından düşmeyen bir “Marifetullah” tanımı var. Marifet kısmını atlayarak Allah’ı bilmekten söz ediyoruz. Bu en yüksek bilgelik haline nefsi bilmeyi ne yazık ki katmıyoruz.
Oysa nefsini tanımamak hüneri şova, marifeti maskaralığa dönüştürür. Hizmet eder gibi yapar ama övgü bekler. Alçakgönüllü görünmeye çalışır ama en çok kendine hayrandır. Sadakatten sürekli söz eder ama sadık kalabildiği tek şey egosudur.
Erdem görünmeden yapabilmektir. Hüner ise gösterişsiz olanı güzel kılabilmektir. Marifet, kendini bilip yine de dengede kalabilmektir. Kendilik bilinci ise kendini ispat etmek değil, kendinle yüzleşebilmek cesaretiyle hakikati kendinde ispat edebilmektir.
Şu çağda bana göre en büyük marifet meşhur olmak değil, tüm donanımına rağmen meçhul kalabilmektir. Zira insana değer katan husus ne kadar tanındığın değil ne kadar tanıklık ettiğindir.
Her insan bir potansiyelle, beceri yeteneği ile doğar. Kendini bildiği ölçüde onu açığa çıkartır ve emekle yoğurur. Hüneri sırtında taşıdığı çanta gibidir. Taşımasını bilmeyene kibir, gereğini yapmayı bilmeyene zillet olur. 
Her hüner bir erdem ile tahkim edilmeli yoksa kendi kuyusunu kazar. Mesela elin iş görüyor ama kalbin şükür bilmiyorsa o hüner senden değil, senden alınacak olan bir emanettir emin ol. Dilin konuşabiliyor ama içinde edep yoksa, kelimeler hüner değil yıkıcı hezeyan olur. Zekân parlıyor ama sabrın yoksa, en parlak akıl bile kendini dünyanın çarkında tüketir.
Erdem, hünerin terzisidir. Zira bilgelik bilgiden, zarafet sanattan, merhamet kudretten daha değerlidir. Hünerin akıl ve ahlakla bağ kurmadığı her yerde hile türer, istismar büyür. Zanaat erbabı adalet bilmezse çürük duvar yapar. Hitabet ustası samimiyet bilmezse çoğaltılmış yalanlara bel bağlar. Siyaset bilen ama vicdan tanımayan biri ise halkın sırtında menfaat kemirgeni gibi gezer.
Bu durumda marifet sadece yapmak mıdır yoksa nasıl ve ne için yaptığını da bilmek midir?
Derler ki edep her kapının anahtarıdır. Edebin yoksa hünerin ziyan olur. Gerçek hüner kendini unutacak kadar işine, işi unutacak kadar hakikate gömülebilmektir.
Bir insanın becerikli olması yetmez. 
O beceri, hakkaniyetle kuşanmadıkça… 
O el, merhametle tutmadıkça… 
O dil hakikate eğilmedikçe hüner insanı insan etmez. 
Çünkü erdem yoksa hüner sadece alkış ister. Lakin erdemle birleşmiş hüner sessizce bir duvar örer, bir yara sarar, bir gönül onarır.
Elbette fiil önemlidir. Fakat niyette mühimdir. Bir hurmayı sadaka yapan da budur, bir dağın sevap olmamasına sebep olan da…
Bugün not defterime şunları yazdım.
Bazı sözler söylenmez. Bir sahih duruşu olur kişinin, bir gönül ihya edici edası olur, bir taşları bile çatlatan sabrı olur. Sen kendini yani becerilerin ile sınırlarını bil. Kimden aldığının şuuruna var. Hünerinle övünme. Marifetinle örtün. Hikmetinle olumsuzlukları bertaraf ederek dengeye gel. Gösterme illetinden sıyrıl. Göm. Gönüllere şov yapmak için değil, hakikate doğru ilerlemek için yap kazılarını. 
Bir işin içinde niyet edilmiş Hakkın rızası yoksa, hünerin olsa ne yazar. Ayrıca o durumda sahip olunan beceriye hüner denilmez çünkü hüner olumsuzluk içermez esasen. Olsa olsa buna cerbezeli bir kandırmaca denir. Ki, ziyandır. 

Yazıyı Beğen :     0
Paylaş :