MERKEZİN YAPI TAŞLARINDAN SABIR
MERKEZİN YAPI TAŞLARINDAN SABIR
HATİCE FAHRUNNİSA
Sabır, zamana yayılmış bir dik duruştur. Beklemek değildir sadece .Yıkılmadan beklemektir.
Dışarısı karışabilir. İnsanlar sırt dönebilir. Dualar gecikebilir. Hayat üstüne üstüne gelebilir. Fakat senin içinde sarsılmaz ve devrilmez bir inanç vardır ki sabır bunu gerektirir.
Ve o sabır varsa, merkez bozulmaz.
Sabır edilgenlik değildir.
Sabır “elimden bir şey gelmiyor” demek değildir.
Sabır her şeyi yapmana rağmen hala içindeki karanlığı yönetebilmektir.
Kendine zarar vermeden, insanlara saldırmadan, beklemeyi onurla sürdürebilmektir. Sabır, hareketsizlik değil; kendini bozmadan kalabilmektir.
Dua ettin, adım attın, inandın ama henüz olmadıysa, sabır seni merkezde sabit kılar.
Sabır nerede sınanır?
Yanlış anlaşıldığında, emeklerinin karşılığını göremediğinde, insanlar seni terk ettiğinde, hakkını ararken yıllar geçtiğinde…
Çünkü sabır, bir kerelik bir marifet değildir.
Sabır, bir karakterdir. Bir tavırdır. Bir merkez alışkanlığıdır.
İçten gelen sessizlik ve tepkisizliktir.
Gerçek sabır konuşmaz, sızlanmaz. Kendiyle , başkasıyla kavga etmeden bekler. Kendine düşman olmadan geçer zamandan.
Ve belki en büyüğü şudur.
Kendine sabretmek...
Kendi hızına, kendi acemiliğine, kendi hatalarına…
Çünkü insan kendine sabretmeyi bilmeden merkezde kalamaz. Sürekli kendini yargılayan, sürekli kendine kızan bir zihin asla derinleşemez.
Hz. Muhammed’in hayatı, sabırla örülmüş bir Tevhîd hikâyesidir. Yıllarca küçümsendi, dışlandı, taşlandı. İnananlar işkenceden geçirildi. Ama o, hakikatin zamanını zorlamadı. Sabrederek ilerledi. Kudretle değil, metanetle yürüdü. Sükûnetiyle cevap verdi. Çünkü biliyordu ki gerçek merkez, aceleyle değil, sabırla kurulur.
Sabır içsel gücümüzün en derin kuyusudur. Sana "dayan" diyen şey, bazen yalnızca gururundur. Buraya dikkat et . Sabır daha derindedir. O, nefsin feryadına rağmen sükûnetle bekleyebilmektir.
İçten içe “neden olmuyor?” diye yanarken bile, bir duruşu kaybetmemektir.
Yorumlar