"Huy çıkmazmış." Öyle bir çıkar ki, bir biyopsiye bakar — olursun melaike. Din, değişmemiz için geldi. Kendi içsel devrimimizi yapmanın zamanı gelmedi mi? Böyle sefil yaşanır mı? Bak aynaya artık. Popüler bir söz oldu: "Sevgi içimizde." Hakikaten orada. Ama onun için adım atman lazım. Orası mert, cesur insanların diyarı, er meydanı.
Sanırım ve eminim ki, gerçek tevazu ve vakarla yaşayan insanlar, karşılarında sadece insan gören kişiler değiller. Onlar kıyamdayken, muhabbet içinde oldukları şeyin derin farkındalığında olan ulu kişiler. O yüzden bu insanlar ne kadar tevazu ve vakar halindeyse, bütün mevcudat da onlar karşısında aynı muhabbet içerisinde tevazu ve vakar içinde oluyor.
Herkes yaşamıştır bu süreci. Yaşamayanların vay haline… Sonuçları istediğin gibi veya değil; bana kalırsa onu yaşamak bile harikadır, sonuçları ne olursa olsun. Hayal kırıklıkları veya gönlünün gül bahçesine dönmüş olması benim için aynı mesafe.
Tevekkül, teslimiyet… Türlü kavramlar içerisinde anlayışını geliştirmek gibi sende ki yansımalarını iyi sezebilmek, bu işin kaymağını yemek olsa gerek. Tabii doğrudan kaymağa geçmeden önce, bunu hazmetmenin sınavını verelim değil mi?
Belki ömründe Simurg’a varamayacak ama Ağrı Dağı’na çıkacak, tufanda kalanlarla mangal keyfi yapacak; kim bilir. Allah bilir doğrusunu, küçük Prens
Ne zaman düşünüyorsun, gerçekte ait olduğun yere gitmeyi, küçük prens?
Ve emin ol; bunun için kalkıp Amerika’dan Trabzon’a gitmene bile gerek yok.
Kendinle alakalı çıktığın yolda vereceğin tepkilerle ilgili dengeyi bulmaya çalıştığında, hakikat neyse gereğini yapmaya kalktığında; ilk defa bu konulara eğildiğinde, denize atılmış gibi hissedebilirsin. Çünkü bilerek veya bilmeyerek yaptığın dürtüsel eylemler ve tanımlamadığın duygular, aynı ekstrem spor gibi seni çok yoracak.
Evet nihayet seni ve değerini fark ettim.
Geç de olsa her bir yarayı tek tek açıp iyilikle ve koşulsuz sevgi ile tedavi etmeye niyetlendim.
Sakin kalmaya ve gece önümdeki ışığı takip ederek sınırlarımı çizmeye devam etme kararı aldım, daha fazla geç olmadan. İnanın, sınırlarınız çoğu zaman var gibi gözükse de aslında bazı alanlarda belirsizdir.
Peki, inandığımız Allah’ın sınırları hakkında ne kadar fikrimiz var? Mutlak olmadığı için kudretimizin yettiği kadarını sınırlıyor, sanki kendimiz yaratmışız gibi davranıyoruz.
Rahmetli, nur içinde yatsın, bir kanaryam vardı. Ney üflemeye başlayınca o da benimle öterdi. Hatta hakikaten dinlerdi. İlk başta “Yok artık” dedim; sonra baktım, kerata bayağı dinliyor, es verince ötüyordu. Yani şu avuç içi kadar narin bir canlı kadar olamayacak mıyız? Şundan bir şey öğrenemeden göçüp gidecek miyiz?
Öfkeni gözlerinden okudum. Şiddetin, fırlattığın nefret okları ile her yöne sirayet edip adeta ortalığı ateşe veriyordu. Ne kadar da haklıydın değil mi? Doğru ya; mazeretin var, muhatabın bir “öteki” idi.