SINIRLARIN BELİRSİZ OLDUĞU YER
SINIRLARIN BELİRSİZ OLDUĞU YER
SERKANT DERVİŞOĞLU
Uzun süre oldu yazmayalı. Zihnim bir durgunluğa girmişti adeta. Boşlukta geziyor, olan bitenlere karşı tepki vermeyen bir hâl izliyordu. Gece, zifiri karanlıkta yalnız motosiklet sürmek gibiydi; önümdeki aydınlığa bakıp zamanın geçmesini izliyordum, bütün bedenim titrerken. Açıkça söylemek gerekirse sebebini bilmiyorum, küçük prens. Sadece bu şekilde geçen bir süreçti. Bolca kendimi gözlemleme imkânım oldu. Olaylar, değişken şartlar altında nasıl tepkiler verdiğimi izledim. Yer yer hoşuma gitmeyen tefrit hâllerin zuhurunu vücudumda izlerken, tepkisizliğim yordukça yordu.
Bazen güneş açıyor, bulutların arasından ısınıyor, sonra bulutlar yeniden gelince üşüyordum.
Niye böyle anlatıyorum, hiç fikrim yok. Dökülüyorum sadece. Siz de deneyin; elinizden telefonu bırakıp kısa videolar arasında dopamin artırıcı şuursuz kayboluşları terk ederek kendi iç dünyanıza dönebilirsiniz. Anlamsızca geçirdiğiniz sürelerin sizi nasıl ele geçirdiğine şahit olacaksınız.
Kimisi diyebilir ki: “Ya hu, faydalı şeyler dinliyorum; karşıma hep öyle videolar çıkıyor.”
Zaten sistem karşına onu getiriyor; neden hoşlanıyorsan yahut ilgi alanın neyse ona göre içerikler çıkıyor.
Bir şey de izleme; kendini izle, nasıl olur?
Tamam, kabul ediyorum, çok klişe bir söz oldu. Birisi şöyle demişti: “Kendi kitabını oku, efendi.”
“Nasıl okuyacağım?” sorusunu sormuştum. Bence çok makul bir soru değil mi?
İnsan kendi kitabını nasıl okurdu ki… Tam net bir cevap veremeyeceğim. Bakın, ak günlük sakızını alıp bir litre suya koyun; sabah onu için. Bütün bağırsak florası rahatlayacak. Haliyle ikinci beyin olan bağırsaklarımız huzura erdiğinde, sizin de düşünce sisteminiz ve diğer yaşam organlarınız derin bir nefes aldığında ne kadar sağlıklı hissettiğinizi… Üzerinizden anlamsız yorgunlukların, tıkanmışlık hissinin, hazımsızlıkların —yani kabullenme eksikliği ve zihinsel tıkanıklıkların— gittiğinde daha berrak bir görüşe sahip olacaksınız… gibi bir şey demeyeceğim tabii.
Aslında iyi fikirmiş bunlar da. Bu da bir gözlem değil mi? Kendinden haberdar olmak, ona göre önlem almak, dikkat etmek… Bak, şaka bir yana, iyi örnek oldu. Kitabını okumaya başlıyorsun.
Tabii konu sağlık olunca hepimiz bir dikkat kesiliyoruz; özellikle de o konuda bir sıkıntı yaşıyorsak. Hep bir sıkıntı yaşamamız gerekiyor mu acaba?
İnanın, hepimizin özellikle de sağlık konusunda ihmal ettiği çok şey var. Bazen düşünüyorum: İnsan komple kendini bu şekilde düşündüğünde hayatta kalması zor gibi. Etrafımızda o kadar çok şey oluyor ki; onları kaçırmaktansa mecburen kendini kaçırıyor. Ekmek davası, iş güç, ailevi sorumluluklar gibi… Ya da zevk-i sefa, takıntılarımız, ideallerimiz yahut yargılayıcı, mükemmeliyetçi, aşırı çalışmaya düşkün, ezici; başkasının otoritesine tahammülsüz; aşağılık ve üstünlük kompleksi olan; depresif, güvensiz, başkalarının ne düşündüğüyle endişeli; fikirleri bulanık; yalnızlıktan korkan… Bunların sende yaratacağı sağlık sorunları bir hayli yoracaktır.
Haliyle hangisini daha çok düşüneyim? Etrafımda o kadar çok etki alıyorum: ev, iş, hanım, çocuk, annem, kardeşim, mallar… Uzayan bir liste. Çok sık duyarız: “Su içmeyi unuttum bugün, koşturmaktan.”
Konuya dönecek olursak anlamsızca gece vakti motosiklet sürmek gibiydi; üşüyerek kasılmış bir hâlde… Halbuki kendime rahat bir alan oluştururdum. Bir başkasının alanında ilerlemek ve sınırlarımı onların sınırlarıyla birleştirmek, ilk başta iyi hissettirse de sonradan kendimden uzaklaştığımı hissettim. Biliyorsun o duyguyu. Kendi sınırlarımı koruyamadığımı fark ettim çünkü ilk defa deneyimliyordum.
Sakin kalmaya ve gece önümdeki ışığı takip ederek sınırlarımı çizmeye devam etme kararı aldım, daha fazla geç olmadan. İnanın, sınırlarınız çoğu zaman var gibi gözükse de aslında bazı alanlarda belirsizdir. Onun da belirsiz yerlere doğru gittiğinizde fark edersiniz. Bunu da özgürce deneyimleyerek anlayabilirsiniz. Yani rahatınızı bozmanız gerekir.
Çık, gör küçük prens. Konuştuğun kişi misin?
“Ben nasıldım?” derseniz, bahsettiğim bulutların hareketlerin bedenimde hissettirdikleri gibiydim kah güneşli ısıtan kah üşüten karamsar.
İstenirse bir güzel okunuyor kitap… Oturduğun yerden video kaydırarak değil.
“Halkın gözüne bakan, kendi gözünü kaybeder. Kendi özünü bilen, halkın nazarından kurtulur.”
— Mesnevî, Cilt 3, Beyit 1458
Yorumlar