MERKEZİN YAPI TAŞLARINDAN CESARET

MERKEZİN YAPI TAŞLARINDAN CESARET
HATİCE FAHRUNNİSA

Doğruyu görmek başka, doğruyu yaşamak bambaşka bir şeydir. Çünkü doğruyu görmek bilgi ister. Ama doğruyu yaşamak cesaret ister. Ve şunu asla unutmamak gerekir. Doğruyu bildiği hâlde susanlar, yalanın çeperinde yaşarlar. O çeper kalınlaştıkça, insan kendi sesini duyamaz olur. Doğruyu bilen ama cesaretsiz olan insan, kendine ihanetin eşiğinde yaşar.
Cesaret, merkezin omurgasıdır. Cesaret, sadece korkmamak değildir. Korkmana rağmen yürümektir. Korkudan kaçmak değil, onunla göz göze gelmektir. Zaten korkmayan değil, korkup da vazgeçmeyen insan güçlüdür. 
Cesaret, merkezin dik durmasıdır. Çünkü sen ne kadar doğru olursan ol, korkuya teslim olmuşsan merkez çürür. Ve çürüyen merkez seni zamanla yutar.
Cesaret Nerede Başlar?
Sevilmeme riskini göze aldığında, onaylanmamakla barıştığında, yanlış anlaşılmayı göze alıp konuştuğunda… 
İşte orada başlar cesaret.
Yalnızlığı göze almadan kimse merkezde duramaz. Ve kimse, merkezde cesaret olmadan kalamaz.
Gerçek Cesaret Nedir?
Gerçek cesaret savaşta değil, suskunlukta belli olur. Kalabalığın ortasında değil, içsel çöküşte belli olur.
Herkesin "böyle gelmiş, böyle gider" dediği yerde "hayır" diyebilmektir.
İnsanların inandığı yalanları sorgulamak cesaret ister. Kendi geçmişini, ailesini, alışkanlıklarını sorgulamak daha büyük cesaret ister. Ama en büyük cesaret, kendi içindeki korkuyla yüzleşmektir.
Cesaretsiz doğruluk ise boş bir kabuktur. Doğru ama sessiz biri, aslında korkunun örtmeye çalışır.
Dışarıdan “iyi insan” gibi görünür ama içeride çürür. Çünkü hakikat, dile dökülmedikçe taşınamaz.
Cesaret bu yüzden gereklidir. Doğruluk tek başına yetmez. Onu yaşamak için bir şey daha gerekir.
Göze almak…
Kaybetmeyi… Terk edilmeyi… Yalnız kalmayı…
Ama yine de eğilmemeyi…
Hz. Muhammed’in cesareti yalnızca Bedir’de gösterdiği kılıç cesareti değildi. Asıl cesareti halkının putlarını reddettiğinde gösterdi. Kendi kabilesine “Bu inanç çürüktür” dediğinde gösterdi. Sevildiği bir toplumda, dışlanmayı göze aldığında gösterdi.
O cesaret, yıkıcı değil kurucuydu. İnat değil sadakatti. Gurur değil hakikate adanmış bir irade idi.
Cesaret korkunun içinden geçmektir dostlar. Ve sen de eğer merkezde kalmak istiyorsan, korkudan kaçma. Onun içinden geç.
Doğrularını yalnızken savunabiliyor musun?
Onay almadığında hâlâ aynı çizgide durabiliyor musun?
Susmanın kolay olduğu yerde konuşabiliyor musun?
İşte bu sorulara evet diyebiliyorsan, cesaret sende diridir. 
Eğer cesaretin varsa, ancak o zaman merkez seni taşır.
 

Yazıyı Beğen :     0
Paylaş :