KIVAMINDA DAVRANMAK

KIVAMINDA DAVRANMAK
UĞUR CANBOLAT

AHLÂK-I HASENE erleri, kıvamında bir hayat sürmeyi esas alanlar arasından çıkarlar. Bu, denge demektir. Olgunluk yani kemâlat üzerinden teraziyi tutmak anlamına gelir. Ancak bu kurulan denge umumi olmalıdır. Hayatın tümünü kapsamalıdır. Kısmi alanlarda oluşturulan denge, niyet ve eylem bakımından elbette önemlidir. Ancak bir sıralama cetvelin olmalıdır ve süreç analizi hususunda azami dikkati elden bırakılmamalıdır.
Bunun tersi israf demek olduğundan ambarda iyileştirilip kıvama getirilmeyen her unsur diğerlerini menfi olarak etkiler ve elde olan da kaybedilebilir.
Güzel ahlak yolcuları bu sebeple israfın tanımını bilinenden daha geniş tutarlar. Buna da kıvamında yaşamak derler. Kıvamında davranışın iki ucu vardır. Bir ucu israf ise diğer ucu cimriliktir. Her ikisi de olması gerektiği yerde tutulmalıdır ki, iman ve hayat heder edilmesin. Buna da kıvam bulmuş itidal denilebilir.
Yüksek erdem yolcuları duyguların saçılıp savrulmasını israf olarak değerlendirdiği gibi bu hissiyatın dumura uğratılmasını veya hiç kullanılmamasını da cimrilik olarak tanımlarlar. Aynı şey Rabbimiz tarafından bizlere lütfedilen her bağış için de söz konusudur.
Kıvamında yaşamanın elbette prensipleri vardır ve güzel ahlak yolcuları kendilerini yüce kitabımızdan elde ettikleri bu veriler ile sünnet dediğimiz Fahr-i Kâinat Efendimizin mübarek uygulamaları ile bağlarlar. İnanmış olmanın icabı budur zaten.
Onlara göre hayatı denge kıvamında taşıyan en mühim ana sütunlardan birisi adalettir. İrsiyet bağı veya kültürel dini aidiyet yakınlığı olanlara başka, kendisine uzak gördüklerine başka olursa burada israf ve cimrilik açığa çıktığı için adaletten bahsedilemez. 
Bu bakımdan doğruluk üzere yol alınmalıdır. Dürüstlük temel ilke olarak kabul edilmelidir. Yoksa insanlığın ana direkleri kırılır. Güven ortadan kalkar. Kayırmacılık alıp başını gider. 
Ahlâk-ı hasene erleri için ilkeler bu bakımdan mühimdir. Kaideler vazgeçilmezdir. Azami dikkat ve rikkat esastır.
Kıvamında davranmak aynı zamanda uzun boylu olmak demektir. Görülmesi lazım gelenleri görmek anlamına gelir bu. Onlara göre bu anlayışla kıvam bulanlar ancak kavvam olabilirler. Yani sorumluluklarını tam alabilirler. İyilik ve doğruların yani hakkın hakkını bilerek onlara nezaret ederler. Muhafazaya çalışırlar. Koruyup kollarlar. Güzelliklerin bekçisidirler. Bu ise kişinin kendilik bilinci meselesinde mesafe aldığının ve kulluğunun icaplarını yerine getirmeye çalıştığının en bariz kanıtıdır. 
Güzel ahlak yolcuları kavramlar üzerinde tefekkür ederek ilerlediklerinden “Temel meseleler” diye bir dertleri vardır. “Başlıca mevzular” şeklinde kategorize ettikleri sancıları mevcuttur. “Asıllar ve fasıllar” şeklinde tasniflere sahiptirler. 
Onların “Düsturları” vardır. “Destur” demek düstura uygun eylem demektir. İcazet anlamına gelir. Caiz olanların dışına çıkmamayı simgeler. Genel evrensel doğrular ve sağduyu konusundaki hassasiyetlerini de bu anlayıştan alıp beslerler. “Amel-i Salih” kapısına buradan varıldığından konuyu ciddi derecede önemserler.
Ey hakikat yolunun kıvamında yaşamayı düstur edinmiş aydınlık yolcusu!
Eğer sen de güzel ahlak yolcuları gibi istikamet üzere kalarak kıvam bulup kendi nefsine kavvam yani efendi olmak istiyorsan hakikatin gerçek bir talibi olmalısın. 
Sarsılmaz bir aslın olmalı ve bu temel ile kişilik binanı inşa etmelisin. Başlıca temel hedefin bu olmalıdır. Gönlünü ve aklını israf etmemelisin. Adalet üzere dengeyi kurmalısın. Başka yan ve yönlerden gelen çeldirici seslerin her türüne ruhunu kapatmalısın. 
Destur isteyeceğin düsturlara sahip olmalısın. Esaslı esaslara dayanmalısın. 
Vahiyden ve Efendimizin muhteşem yaşamından derlediğin hayat veren ilkelerin olmalıdır. Dayandığın ana kaide bunlar olmalıdır. Cevahirlerinin kıymetini bilmeden, onları israf ve cimrilikten kurtarmadan kıvam bulup kavvam olamayacağından menzile vasıl olamayacağını idrak etmelisin. 
 

Yazıyı Beğen :     0
Paylaş :