MİHRABINI KORU

MİHRABINI KORU
UĞUR CANBOLAT
 

AHLÂK-I HASENE erleri, mihrap bilincine ulaşmış ve onu her ne surette olursa olsun korumaya ikrar vermiş insanlar arasından çıkarlar. Bu mesele onlar için camide imamın namaz kıldırmak için önünde durduğu duvardaki oyuktan ibaret değildir. Böyle bakmanın hayatın tüm alanlarına olumsuz yansıyacağını bilen güzel ahlak yolcuları mihrabı korurlar. Bunun için azami özeni gösterirler.
Camideki mihrap ile gönül sarayının harem kısmına konulan veya kurulan bir taht olarak algılarlar mihrabı. O sebeple korunaklı olması gerekmektedir. Zira mihrabı koruyamamak içerisini yani kalbi tehlikeye sokar. Düşmana hedef hâline getirir. Atılan okların isabet etmesine neden olur.
Mihrap korunamadığında kalbe yazılan imanda zafiyetlerin oluşma riski söz konusudur. Çok yönlü saldırılar meydana gelebilir. Düşman cepheleri çoğalır. Bu nedenle de kişi yorgun düşüp yıkılır.
Yüksek erdem yolcuları mihrap ile gönlü bir tutarlar.
Bundan ötürü çok sakınırlar. Zira orada sakınılması, korunması, muhafaza edilmesi mecburi olan hususlar yer alır. Dolayısıyla gaflete pay bırakılmaz. Taviz verilmez. Nöbet yeri terk edilmez.
Mihrap bir yapının en şerefli kısmıdır. 
Korunduğunda şeref bulunan yerdir. Kaybedilmesi zelil olmakla sonuçlanır.
Güzel ahlak yolcuları vahyin talebesi olduklarından ince eleyip sık dokurlar. Bu araştırma ve öğrenme sürecinde mihrap kelimesinin harp kökünden türediğini belleyip kavrayarak içselleştirdiklerinden burada harbi kaybedenin her yerde kaybetmek demek olduğunun bilincine sahiptirler.
Bu kavrayış neticesinde çatışmak ve savaşmak kavramları üzerinde de yoğunlaşırlar.
Bilirler ki, nefsin hileli oyunlarını sezemeyenler mihraplarını koruyamazlar. Şeytanın tecessüm etmiş, bedenlenmiş üyelerinin ifsatlarının farkına varıp gerekli tedbirleri almayanlar yenik düşerler.
Mihraba sahip çıkmak, onu korumak nefsin tuzaklarını bozmakla mümkündür.
Mihrabı muhafaza etmek çevremizde dolaşıp kendini suret-i haktan göstermeye çalışan şeytanların düşünce kodlarını çözerek vahyin öngördüğü ve Fahr-i Kâinat Efendimizin örneklediği hakikatli yoldan bir milim bile sapmadan yol almakla mümkündür.
Önemli yerlere erişmek mihrabını koruma şuuruna ulaşanların nasibidir.
Savunma stratejileri geliştirmek mihrabın hem gündelik ibadet hayatımızdaki yerini hem de gönlümüzdeki iz düşümünü kavramakla mümkündür.
Mihrabı korumak elbette bilgi işidir. Çabasız olmaz.
Mihrabı muhafaza etmek ruhi dirilik ile yani hayy olmakla ancak elde edilir.
İşte tüm bu sebeplerle güzel ahlak yolcuları mihrap kavramı meselesinde duyarlıdırlar. Sürekli dikkatlidirler. Zaafa düşmeyi manen ayıp sayarlar. 
Yüksek korunaklı bir kalbe sahip olmak için bu şuur elde edilmelidir. İnanmışlığın ihtişamı bu şekilde sağlanır. Yönelmenin sahihliği bu şekilde ölçülür. İşte bu sebeple ahlâk-ı hasene erleri mihrap denildiğinde sadece camideki mihrabı anlamakla yetinmezler. Diğer anlamlarına da yoğunlaşırlar.
Ey hakikat yolunun mihrabın harp kökünden geldiğini bilen kalbi uyanık yolcusu!
Mihrabını bil. Tanı. Hakikatini idrak et. 
En evvel korunması lazım gelenler arasında gönül mihrabının olduğu hususunda tereddüt gösterme. İşin başı ve başlangıcı olduğunu içselleştir.
Dünyeviliği sokmaman gereken özel bir alan olduğunu kavra. 
Hasedi fesadı oradan kov. 
Kibri yaklaştırma. Riyaya oraya sızabileceği fırsatlar verme. 
Eğer sen de güzel ahlak yolcuları gibi tevhit imanında sahih ve kavi olmayı istiyorsan şeytanın ve nefsin psikolojik harp taktiklerini çöz. Hilelerini fark et. Mihrabın yıkılmasının getireceği onulmaz iman yaralarını hesapla. 
Savaş bilincini geliştir ve teberini sürekli bileyerek hazır tut. 
Mihrabını koruyamamanın imanını koruyamamakla eş değer olduğu şuuruna ulaş. 
Ki, harpte yenilenlerden olmayasın.
 

Yazıyı Beğen :     0
Paylaş :