CESARETLE ÖZGÜRLEŞMEYE MERHABA
CESARETLE ÖZGÜRLEŞMEYE MERHABA
HATİCE FAHRUNNİSA
Bilinçli zihnimiz, günlük hayatımızda farkında olduğumuz düşüncelerimiz, duygularımız ve algılarımızdan oluşur. Bu şekilde yeni deneyimler kazanır ve bunları var olan diğer bilgilerimizle sentezleriz. Farkında olarak yaşadığımız her olay, verdiğimiz her tepki, yapmamız gereken her eylem birey olarak kendilik bilincini de kazandırır.
Hangi olay karşısında nasıl davrandığımızı, neler hissettiğimizi biliriz. Olayların sonuçlarını hangi sebepler dolayısıyla yaşadığımızı sezeriz. Pek çoğunda henüz bağlantı kuramasak da yaşadığımız her anın başka bir an vesilesiyle oluştuğunun farkına varırız.
Sonuç ister negatif ister pozitif olsun, her durumda bilinçli bir şekilde yol alırız.
Hata yaptığımızda tövbe eder, hatamızdan geri dönmeye çalışırız. İtidal üzere yaşamak isteyen herkes bu konularda kendini muhakkak vicdan terazisine koyar. Erdemlerle dengeye gelmeye gayret eder. Bilir ki bu hal onu imana taşıyacaktır.
Peki ya bilinçdışımız?
Bilinçdışımız, bilinçli zihnimizin erişemediği, bastırılmış anılar, travmalar ve arketipler gibi derinlerde yatan bir dünyadır. Derinlerde diyorum çünkü tetiklenmeden açığa çıkabilecek olaylar değillerdir ve bizim imtihan alanımızı oluşturur. Yani günlük yaşamımızda öyle hemen yaşanmaz.
Bir melodi ile geçmişin bir hüznüne, lezzetli bir tat ile binlerce km uzağa, karşılaştığınız bir kişi ile geçmişteki herhangi bir utanç anına yolculuk ederiz. Dolayısıyla bilinçdışımızda deneyimlerimize bağlıdır.
Bilinçdışımız muhteşem bir hazinedir. Çoğu da bizim için gayb mesabesindedir. Yaşanmış ve bitmiş bir süreç. Yaşamımızın geçmiş kısmına ait çoğu şeyi anımsamayız. Fakat tecrübelerin gücünü de küçümsemeyiz.
“Ben geçmişte de buna benzer bir olay yaşamıştım. Sonucu böyle olmuştu. O halde bu kez daha erdemli bir davranış sergileyerek bu durumla yüzleşmeli hatta içinden geçmeliyim” cesaretini bulduğunuz anda hazineyi keşfetmiş olursunuz. Kendinizle ilgili yeni bilgilerle belki de yardım alarak kendi potansiyelinizi açığa çıkartabilir ve daha mutmain bir yaşam sürebilirsiniz.
Bilinçdışına giden yol, keşfedilmeyi bekleyen heyecan verici bir macera gibi görünüyor değil mi?
Fakat yüzleşmek zor.
Yüzleşirken zihnin oyunlarını alt etmek, o an ki duyguları tekrar yaşamak, onların yerine daha olumlu bir düşünce şeklini kabul etmek zor.
Zor evet ama aşılamaz değil.
Şirin’in Ferhat’ı gibi dağlar aşmak değil, delmeyi göze almalı insan.
Gerçekten ne için var olduğunu, amacını bilmeli. Hikmet işleyişini görmeli.
Zihnin, bizim farkında olmadığımız anıları ve dürtüleri içeren kısmı tanımalı.
İşte tüm bu sebeplerden dolayı, bilinçdışı ya da bilinçaltı her nasıl ifade ediyorsanız birkaç seansla bu eşsiz dünyayı temizleyebileceğimize inanmıyorum.
Zamana bağlı varlıklarız. Vakit gelir, olay olur, bizi etkiler ya da etkilemez. Bu etkinin bizde oluşturduğu tepkiyi gözlemle tek tek olayları gözden geçirmek ve dengede davranışı öğrenmek en kestirme yoldur. Daima olumlu olup, göremediklerimizi gösterme konusunda Rabbimizden yardım isteyerek ona sığınmak, bize gönderdiği kitaba sarılmak en emin yoldur.
İbadetlerle zihnimizi sakinleştirerek ve bilinçli farkındalığımızı artırarak bilinçdışımıza giden kapıyı açabiliriz. Göreceksiniz bir süre sonra sizi etkileyen olaylar, düşünceler, duygular sizi etkilemez hale gelecek. Yeter ki Yaratan ile bağlantıyı koparmayalım.
Terapiye gitmeyelim mi peki dediğinizi duyar gibiyim. Elbette gideceğiz. Travmalar veya psikolojik problemlerle başa çıkmada zorlanan kişiler için terapi, bilinçdışına ulaşmanın etkili bir yolu çünkü. Bir terapist eşliğinde, bilinçaltımızdaki gizlenmiş anıları ve duyguları keşfedebilir ve bunlarla yüzleşebiliriz.
Nehrin akıntısına karşı yüzmek gibidir kendinle yüzleşmek. Zor ama sonucunda ödülü büyük.
Jung’un Gölge dediği gerçek benliğimizin keşfi midir acaba ne dersiniz?
Günün sonunda yine bir başlangıca dönüyoruz. Kendini bilmek başlangıcına.
O halde cesaret ile özgürleşmeye merhaba.
Yorumlar